Hayatın büyük çarkları ayırırken bedenimi ruhumdan
Hayaletlerini de çıkarır ortaya.
Sessiz tik taklar an be an gömer en derinlerine etimin.
Binlerce trafik ışığı uzaktan sesin gelir kulağıma.
Uyanırım en derin uykulardan ses edemem.
Hayatın büyük çarkları ayırırken bedenimi ruhumdan
Hayaletlerini de çıkarır ortaya.
Sessiz tik taklar an be an gömer en derinlerine etimin.
Binlerce trafik ışığı uzaktan sesin gelir kulağıma.
Uyanırım en derin uykulardan ses edemem.
“Burada mıyım?”, diye sordum kendi kendime. Karşımda çırılçıplak kalmış, öylece uzanıyordu. Tüm şehvetini buğulu gözlerin ardına saklamış bakıyordu tüm pişmanlığıyla. Tüm masumluğuyla karşımdaydı işte. Aylardır, yıllardır beklediğim de buydu. Hava gitgide ağırlaşıyor, nefes alınmaz hale geliyordu. Bir kaç saat önce geldiğim karanlık ve soğuğun hüküm sürüdüğü sokağa bakan cumbalı evlerin soba ile ısınmaya çalışan küçük odalı evlerin pencerelerinde asılı duran kalın perdeler sıkı sıkıya kapatılmıştı. Ne bir ışık, ne de sobanın küllenmeye başlamış ateşinin cılızlaşan sıcağı geceyi delemiyordu.
– Orada mısın? dedim, Güldü
– Buradayım elbette. dedi aşağılayıcı bir tavırla.
– Nerede olabilirim ki?
– Gerçekten de orada mısın?
– Evet! Dedi sertçe.
Sol arkasından gördüğüm kadarı ile yüzü gerilmiş ve sağ kaşını kaldırmıştı ve ben sağ kaşını kaldırmasından nefret ediyordum. Bir an utandım ve nedense aynı anda korkuyordum
– Sarıl bana, seni hissetmek istiyorum.
Okumaya devam et